Fotoğraf: Mine Çelik Konya'nın yemek kültüründe ayrı bir yeri olan yat geberlik yemeği, uzun kış gecelerine ayrı bir lezzet katıyor

Yat geberlik adeti / Yeme de yanında yat

Fotoğraf: Mine Çelik
Konya'nın yemek kültüründe ayrı bir yeri olan yat geberlik yemeği, uzun kış gecelerine ayrı bir lezzet katıyor

Konya'da eskiden kuşluk, öğle ve akşam yemeklerine ek olarak bir yat geberlik sofrası kurulurdu. Bu adet günümüzde genelde özel günlerde uygulanıyor. Uzun kış gecelerinde gece yarısına doğru yeni bir sofra daha kurulur, evin kilerinde ve mutfağında bulunan çeşide göre donatılırdı. Yat geber sofrası olarak adlandırılan bu sofrada daha çok hafif yiyeceklerden oluşmasına dikkat edilir. Sofra, yatmaya yakın oluşan açlık hissinin giderilmesi için birebirdir. 

Önceleri kışın küplerden kazınan kuşbaşı kavurma, ciğer kavurmaları, kıkırdak, küflü peynir, tulum peyniri gibi çeşitli peynirler çıkarılır, pastırma, sucuk,  pekmez ve bütün diğer kahvaltılıklar, saklandıkları yerlerden çıkarılarak yat geberlik sofrası kurulurdu. Yufka ve tandır ekmekleri de sofrada bulunurdu. Şimdiki yat geberlik sofraları ise daha çok çerez, çörek, börek, kış meyveleri olmak üzere kahvaltılık malzemelerden oluşuyor. Bazen akşamdan kalan yemekler bile ısıtılabiliyor.


 'Yat geberlik' isminin gece vakti eve gelip evin eşinden bir yemek hazırlamasını isteyen evin erkeğine kızan hanımın içinden 'Bunu ye de yat geber, başka zahmetin olmasın' dediği ve bu yüzden öğünün isminin 'yat geber' olduğu söyleniyor.

YOKLUĞA RAĞMEN SOFRADA EKSİK YOK
Eskiden dostluk, yokluk dinlemediği için evde ne varsa sofraya dökülüverirdi. Eldekileri en iyi şekilde değerlendirip saklanan yiyecekler misafir için çıkardı. Şimdiki gibi envai çeşit meyve, kuruyemiş ve gıdaların olmadığı zamanlarda kilerden çıkarılan kayısı kurusu, çekirdeği, cevizler, yağlı düğü, pestiller, ve yapılan genevir helvası gibi envai çeşit yiyecek ile sofra birdenbire zenginleşiverirdi. Ev sahibi kilerinde ne var ne yok misafirlerine dökerdi.
Konya'nın yemek kültüründe yat geberlik yemeğinin ayrı bir yeri olduğun belirten Hocacihanlı İsmail Kücükaşçı, "Eskiden insan ilişkileri çok kuvvetli idi. Kış gecelerinde neredeyse her akşam bir eve misafir gidilir veya misafir kabul edilirdi. Geceler uzun olduğu için hoş sohbetler edilir, ikramlar yapılırdı. Şimdiki gibi oyalanılacak televizyon veya bilgisayar olmadığı için herkes öğürleriyle bir araya gelir otururdu. İnsanlar arasında bir bağlılık vardı" dedi.


ŞİMDİ O LEZZETLERİ BULAMIYORUZ
Dost meclislerine özel ikramların hazırlandığını belirten Küçükaşcı, şöyle konuştu: "Yemek sonrası kahve, çay ikramlarının ardından gecenin ilerleyen saatlerine doğru varsa arabaşı ikramı yapılır, pişmaniye çekme, genevir helvası yapma gibi şimdi mahrum olduğumuz pek çok lezzet sunulurdu. Bu ikramlar yapılmamış ve açlık hissi oluşmuşsa bir yat geberlik sofrası hazırlanırdı. Evin hanımı örtmeye, izbesine gider, yazdan hazırladığı, veya gündüzden hazırladığı şeyleri donatıverirdi. Yokluk vardı ama insanımız tasarruflu idi. Yoktan birşeyler yapar saklardı. Misafire de hiç yük gözüyle bakılmaz, her şey önlerine dökülüverirdi. Tabi Allah (C.C.) bereketini veriyordu. O yokluk var gibi görünen evden ne sofralar hazırlanırdı. Küplerden kıymalar, pekmezler, küflü peynirler, kıkırdaklar, hepsi diziliverirdi. Şimdi de bazı zamanlar bu adet uygulanmaya çalışılsa da aynı tadı vermiyor."

Yazar: Hâlid Şen

0 yorum :